40 PARALIK ADAMLARDAN 1,5 PARALIK BİZLERE
▫ Tahmini okuma süresi: 3 dakika ▫
Geçen günlerde Adana Büyükşehir Belediyesi ulaşımda zam kararı aldığını, giriş gelişme sonuç bölümlerinin kısa kısa yer aldığı bir metinle ilan etmişti. Bu metinde bizlerden özür dileyip, anlayış bekleniyorlardı. Zam kelimesi ne kadar hoş olmasa da bizlerden özür dilenmesini ve anlayışımıza sığınmalarını bir incelik olarak kabul ediyorum. Zira yasal hakları olan öğrenci indiriminden istifade edemedikleri için, tek ses olup siyasi kaygı gütmeden eylemde bulunmuş öğrencilerin yaralanmalarına kadar ilerlemiş bir olay vardı 1924’lerde, İstanbul’da.
İnternetten aramaya kalktığınızda olaya ilişkin kaynaklar da sınırlı. Sunay Akın’ın bir televizyon programında ve kendi youtube kanalında anlatımı dışında, bir gazetenin internet sitesinde ve çeşitli bloglarda okuyabiliyoruz. Bloglardaki yazılar da bir bakıma kaynağı Sunay Akın olarak gösteriyor. Nedir bu olay derseniz, “Kırk Paralık Adamlar” olarak bilinir.
Kaynaklardan izlenen ve okunanları özet geçecek olursak, bahsi geçen tarihlerde tramvayın işletmesini elinde bulunduran Belçikalı şirket ile devlet, taşımacılık hizmetlerinin devamı için bir anlaşma yapıyorlar. Bu anlaşmadaki şartlardan biri de öğrencilerden öğrenci kimlikleri gösterildiği takdirde tam biletin yarısı kadar ücret alınmasıdır. Şirket bunu kabul ediyor ve öğrencilere buna göre bilet kesiyorlar. Gün geliyor ki biletlerin yarım kesilmesine itiraz ediyor biletçiler. Buna karşın öğrenciler bir gün örgütlü bir şekilde duraklardan tramvaya binmeye karar veriyorlar.
16 Kasım günü öğrenciler tramvaydadır ve tramvay yolunda tamirat yapılırken işçiler ve yetkililer de oradadır. Öğrenciler tramvaydan indirilir ve darp edilirler. Kaynaklarda iki öğrenciye silah sıkıldığı da söyleniyor. Bu olaydan sonra öğrenciler şirketin merkezini basmış ve haklarını kazanmışlardır.
Tam bilet seksen, yarısı da kırk olmasından dolayı kırk paralık adamlar olarak anılmışlar. Onların mücadelesi yasal olarak kendi haklarının müdafaası içindi. Burada savunduğum müdafaa şekli elbette ki dilledir, duruşladır. Bir düşünün ki benzer bir durum yaşasak kaç kişi kendisinin ve içinde olduğu topluluğun ifadesine gayret eder. Ne yazık ki hiç. Bu durumun birçok nedeni var ama bunun örnek verilecek bir nedeni, çoğunluğun faydasının bireyin faydasına evrimi. Bunun sıkıntısını her alanda yaşamaktayız.
Unutmayalım ki bizler kendimizi düşündüğümüz kadar içinde bulunduğumuz topluluğun da çıkarını düşünmeliyiz. Bunun bizlere hiçbir zararı olmaz. Somut olarak bir etkisi olmasa da vicdan mahkemesine çıktığımızda kazanan biz oluruz. Gerek öğrencilik gerek mesleki yaşantımızda ahlak ve etik çerçevesinde düşüncelerimizi ifade etmeliyiz. Düşüncelerimiz karşılık bulduğunda da verdiğimiz emeği kendi içimizde övmeliyiz -doğru olan bu- ve örnek teşkil etmeliyiz. Bunu başaran kırk paralık adamlara selam olsun.
Cümlelerimi bitirirken demeliyim ki büyükşehir belediyesinin benden alacağı 1,5 Türk Lirası da helali hoş olsun, zira onlar özel halk otobüsleri ya da dolmuşçuların yaptığı gibi -işini iyi yapanı tenzih ederim- yolcuya vefasızlık etmiyorlar. Öğrenci, kartını okutmadan önce makineden sivile basıp da sivil alma, işgüzarlığını yapmıyorlar. Yaptıkları zammı açıklama inceliğiyle ve işlerini kitabına göre yapıyorlar. Yine unutmadan diyeyim ki ben bu cümleleri haktan ve haklıdan taraf olduğum için söyledim.
Vefa, vicdan ve içtenlikle…
Kaynakça: