DUYGU VE MÜZİK
▫ Tahmini okuma süresi: 2 dakika ▫
Duygular ve müzik geçmiş çağlardan beri hep birbiriyle bağlantılıdır. Üzüldüğümüzde, canımız sıkıldığında müzik dinleriz. Bir şeye hırs duyduğumuzda müzik dinlemek isteriz. Duygunun ve müziğin bağlantısı hep vardı ve hep var olacak.
Yıllardır bize müziğin evrensel olduğundan bahsedildi. Müzik evrenseldir. Mesela sen o dilden anlamasan dahi müziği, şarkının tınısı vs. mutlaka ruhunda bir yer edinir ve kendinden bir şeyler bulursun. Ruhuna ve senin zevkine hitap eden bir şey dinlemek istersin. Tarzına uyan müzik deriz mesela, bu da duygularımızla ve ruh halimizle bağlantılı. O an hissettiğin duyguya hitap ederek müzik seçersin. Bazen ruh halin dibe vursa bile o an, ona ters düşecek duygularını yükseltecek bir müzik tercih edersin ve görürsün ki bir şekilde ruh halin yükselmiş. Müzik duyguyu, duygu müziği besler. Müzik bizi yerden yere de vurabilir, sevinç dolu bir ruh haline de sokabilir. Öyle bir şey ki müzik denilen büyü, bizi hâlden hâle sokabilir. Çok yalnız olduğumuzda en yakın arkadaşımız olabilir, çok mutlu olduğumuzda bizi besler. Eğer üzüntüden boğuluyorsak “Bak sadece sen değilsin, biz de yaşıyoruz bu duyguyu. Acısa da öldürmez.” der müzik.
Beste yazarlarına bakın mesela, onlar bile beslenirler duygulardan. Onlar bile yaşadıkları olayların baskısı altında kalarak yazar. İçlerinden kopan duyguların sergileniş biçimi bir şekilde müziğe mutlaka yansır. Çoğu beste yazarı duygu olmadan yazamaz o sözleri, müzikler duygusuz olamaz. Dinlediklerinde insanlar zaten hissederler o tınılardaki neşeyi, üzüntüyü, sevinci.
Sonuç olarak müziksiz bir duygu ve duygusuz bir müzik olamaz ve düşünülemez. Birlikte doğarlar ve var olurlar. Duygusuz olmaz hiçbir müzik, tıpkı hiçbir duygunun da müziksiz olmadığı gibi.