UZAKTAN EĞİTİMDEN VEYA UZAKTAN ÖĞRETİMDEN BİZE KALAN
▫ Tahmini okuma süresi: 6 dakika ▫
‘‘Bize kalan’’ sözünü tatillerde, önemli anların ardından ya da belli bir dönemi ifade etmek adına kullanırım. Bu anlar için ayrıca açtığım klasörler, albümler olur. İşte bu sözü aynı niyetle uzaktan eğitim ya da uzaktan öğretim olarak tanımlanan süreç için kullanacağım. Aynı niyetle kullanacağım dememe karşın Twitter’daki 52 kişinin “Yükseköğretimde uzaktan öğretime devam edilmeli mi?” sorusuna %23,1’si evet %67,3 ’ü hayır %9,6’sı kararsız olarak yanıt vermiş. Hayır yanıtı bize kalan sözündeki duygusallığı yeni bilenmiş bıçak keskinliğinde kesmekte.
30 Mart itibariyle okulum uzaktan öğretim tanımını tercih etti ama halk arasında ya da tanımlamalarda uzaktan eğitim tercih edilmekte. Ne yalan söyleyeyim benim tercihim uzaktan öğretim tanımı oluyor. Bu tercihe etki eden durum ise örgün programların COVID-19 nedeni ile içinde bulunulan durumdan dolayı süreci internet üzerinden yürütmek durumunda olması, internetten yürütürken de her ne kadar öğretim üyesinin anlatımı yüz yüze eğitimdekinden farklı olmasa da karşılıklı iletişimin düşük olmasından dolayı, öğretilmek isteneni bir noktada öğrencinin bulmasıdır. Eğitim, bireyin davranışlarında kendi yaşantısı yoluyla ve kasıtlı olarak istendik değişme meydana getirme süreci olarak geniş bir yelpazede tanımlanır. Eğitim de formal ve informal olarak ayrılır. İnformal eğitim, formal eğitimde de yerini bulmaktadır. Öğretmenin ses tonu, duruşu, öğrenciye yaklaşımı, eğitim sürecinde öğrencilerin kendi aralarındaki ve öğretmenle olan ilişkileri de informal eğitimin parçasıdır. Amaçları içerisinde de birçok madde vardır. Öğretim ise eğitime nazaran daha kısa tanımlıdır ve yelpazesi dardır. Öğretme, öğrenmeyi sağlama etkinlikleri olarak tanımlanırken öğretim; eğitim kurumlarında planlı, kontrollü ve örgütlü olarak gerçekleştirilen etkinliklere denmektedir. Buradaki görüşüm günümüzde bu tanımlara da istinaden yükseköğretim, uzaktan öğretim, öğretim üyesi gibi tanımlamaların kullanıldığı görüşündeyim. Yüz yüze de olsak uzaktan da olsak görüşüm hocaların yönlendirilmiş öğrenme sergiledikleridir. Yönlendirilmiş öğrenmede ise öğrenmeyi sağlayacak bir başka kişi ya da aracının varlığı söz konusudur. Burada aracılarımızın öğretim üyeleri olduğunu düşünmekteyim.
Öğrenmede aracılık eden öğretim üyelerimizin bu zorlu süreçteki tutumları uzaktan eğitimin bir daha gerçekleşmesi olasılığına karşı çıkmalarında bir etkendir. Twitter’daki 56 kişinin “Uzaktan öğretimde genel olarak öğretim üyelerinin tutumundan memnun kaldınız mı ?” sorusuna %42,9’u evet, %41,1’i hayır ve %16,1’i kararsız olarak yanıt vermiş. Burada bölümler ve öğretim üyelerinin farklılığı yakın sonuçlar çıkarmıştır. Kararsız oranı da az değil. Karantina sürecinde uzaktan kurulan hoş sohbetlerde de kulaklarımıza gelen durum bazı hocaların bazı durumlar içerisinde bulunmalarıdır. Bir eğitim fakülteli, bir öğretmen adayı olarak durumu ele aldığımda, eğitim fakültesi dışındaki öğretim üyelerinin öğrenme-öğretmeye ilişkin bir eğitim alıp almadıkları sorusuna yanıt aramam gerekti. Bu sorunun yanıtına derya deniz misali internetten bir hayli zor ulaştım. Günümüzde Eğitim Programları ve Öğretim bölümünden formasyon benzeri dersler almak zorunlu olduğunu önce hocamdan daha sonra da dolaylı kaynaklardan birinden alınan “Yükseköğretim Kurulu’nun 07.04.2000 tarih ve B.30.0.ATK.0.00.00.05/08-2607-6961 (Ek5.9) sayılı yazısı uyarınca doktora eğitimleri esnasında ‘Gelişim ve Öğrenme’ ile ‘Öğretimde Planlama ve Değerlendirme’ derslerini almaktadırlar” ifadesiyle yanıt buldum. İfadeden hareketle çıkarımım ise; öğrencilerin dert yandığı öğretim üyelerinin 2000 yılı öncesinde yetişmiş olmaları ve formasyon benzeri bu dersleri almadıkları için öğretimi sunmayı bilmemelerinin şikayet konusu olduğudur. Formasyon benzeri dersleri almasa da kendini geliştiren, öğrencinin öğrenmesini amaç edinen, özellikle de ölçme değerlendirmenin amacının öğretilenden nelerin öğrenilip nelerin öğrenilmediği sorusuna yanıt aramak olduğunu bilen ve yanıt arayan öğretim üyeleri tenzih ediyorum. Eğitim Fakültesi öğrencisi olarak bu durumu yaşamasam da duyduklarım ve tahminlerim bu yorumuma neden oluşturmakta.
Aklımızdaki bazı sorulara kendimce yanıtlar bulmaya çalıştım diyerek sözü bitiremeyiz elbet. Tanımlamaların ardında aylarca içinde bulunduğumuz bu sürecin sonunda bizlere neler kaldı? Ne kolay ne zor tadında sınavları verdik, belki de veremedik. Sınavlarını verdiğimiz derslerin hepsinden beklediğimiz notlarla mı geçtik? Twitter’daki 51 kişinin “Uzaktan öğretime devam edilirse notlandırma sınavla mı yapılmalı ?” sorusuna %39,2’si evet %49’u hayır %11,8’i kararsız olarak yanıt vermiş. Hayır yanıtının yorumu ise geçmiş süreç içinde kendisini “ödevle daha iyi ifade ederim” ve sınava girmekle uğraşmayıp “bir ödev yükleyeyim gitsin” diyenler olabilir. Anlayış olarak farklı olsalar da burada birlik olmuşlar da diyebiliriz. Evet diyenlerde ise bu ayrımdan ziyade bu yanıtı diyenler “Ben sınavıma girerim işim biter ödev yapamam, ödev olursa da zor falan olur hiç gerek yok.” cümlesini kurabileceklerdir. Olasılıklar dâhilinde konuşmamız gerektiği için ilgili ek kullanıldı ama kuşkusuz sürecin sonunda olasılıkların kalktığı da görüldü. Nitekim görüşüme neden olan bir diğer ilgili durum ise Twitter’daki “Geçtiğimiz dönem uzaktan öğretimde sizi memnun eden hangisidir?” sorusuna yanıt veren 47 kişinin %66’sı ödev verilmesinden, %34’ü sınav yapılmasından memnun olmuştur.
Ödev verilse de sınav yapılsa da sonuçta kullanılan internet tabanlı uygulamalar olmuştur. Günümüzde internet tabanlı uygulama çeşitliliği çok olsa da yaşanan sıkıntı erişim sıkıntısıdır. Erişim sıkıntısını gerek cihaz gerek internete erişim gerekse de altyapıların öğrencilerin erişimini kaldıramaması durumlarıyla birlikte düşünebiliriz. Uzaktan eğitimde yükseköğretim kurumlarının her biri eşit fırsatlar sunamadı. Burada kurumlara yöneltilmiş art niyetli bir eleştiri değil de hakikati söylemek durumu var. Uzaktan öğretim etkinlikleri üstlenen yükseköğretim kurumları, hazırlık konusunda önde oldular. Hazırlık konusunda eksikleri olanlar da alternatiflerle eksiği tamamlamaya çalıştılar. Bu çabaların olumlu karşılandığını da eksikleri de Twitter’daki 48 kişi “Okulunuzun uzaktan öğretim sisteminden memnun kaldınız mı? (Altyapı olarak)” sorusuna %47,9’u evet, %41,7’si hayır, %10,4’ü kararsız olarak yanıt vermiş.
Süreci yükseköğretim kurumları için ele alsak da Milli Eğitim Bakanlığının bu ani duruma karşı aradığı çözümler azımsanmamalıdır. Baktığımızda verimli kullanıldığı takdirde daha çeşitli öğretim uygulamalarına sahipler. Burada bizlerle ortak durumları erişim güçlüğü olmuştur. Uzaktan eğitim sistemleri ile ilgili olan soru olan, Twitter’daki 55 kişinin “Uzaktan öğretim sistemine sınav süreci de dâhil olmak üzere erişim güçlüğü yaşadınız mı?” sorusunda da %43,6’sı evet, %45,5’si hayır, %10,9’u kısmen olarak yanıt vermiş. Her iki soruda da evet ile hayır arasında ince bir çizgi var ki; aynı durumun tekrarında gerekli çalışmalar sayesinde bu çizgi yok olabilir, evet diyenler hayır tarafına geçebilir.
Gelişen ve durmayan dünyamızda eğitim öğretim etkinliklerinin uzaktan da gerçekleşebileceği, hatta mekândan öteye geçmesi öngörülse de gelişen dünyanın gelişen öğrencileri için aynı düşünce söz konusu değildir. Yazının başında yer bulan %67,3 oranı naçizane genel sonuçlar elde etmek amacıyla yaptığım anketler dizisindeki en yüksek oran. Diğer soruların evet ve hayır yanıtları arasındaki fark nicel olarak da nitel olarak da düşük. Buradan çıkarabileceğimiz yargı şudur: Bizler uzaktan eğitim ya da öğretim olarak adlandırılan süreç içerisinde evlerimizde olmanın verdiği rahatlık ve maddi kârı elimizde bulundursak da, yüz yüze eğitimin formal ve informal unsurlarından ayrılamayız. Bizler şu sıralar eğitim sürecimizle direkt ilişkimiz olmasa da nelere hasretiz? Kantindeki makineden saniyeler içinde çıkan sütlü köpüklü kahveyi nasıl geçtiğini anlamadığımız sohbetlerde içmeye, indirimli kebap ve lahmacun günlerine, -hoş bu biraz Adana öğrencilerinin yaşadığı bir durum- ders çıkışı ne yapsak sorusuna yanıt bulmaya, ikinci öğretimde geç biten derslerin verdiği mahmurlukla gecenin son otobüslerini kovalamaya, -hoş bu durum da Adana’da ikinci öğretim okuyan ben ve arkadaşlarımın yaşadığı bir durum- vizelerde finallerde birbirimize birbirimizden gizli not atmalara, sınavlardan saatler önce ders çalışmaya, ders başlamadan önce arayıp “Okulda mısın geliyorum 30 dakikaya?” deyip de geç kalmalara, geç kalmaları yine bir sütlü köpüklüyle kapamaya, belki de yemekhanede birbirimize kart basma ile kapatmaya, ödev yapmak için toplanıp ödeve dair ne yaptık demelere, yeri gelince birbirimizin evlerinde kalmalara, gülmelere ve dertleşmelere, şu bozuk düzen dediğimiz zamanlarda insanların “üniversiteden dost olmaz” sözüne karşı gelenlerden olup fesatlık güdenleri çekiştirmeye hasretiz. Kısacası biz, biz olduğumuz halimizi yan yana yaşamaya hasretiz.
Biz bize hasret olduğumuz kadar bizlere de hasret olan esnafından hocalarına kadar herkesle hasretimizin dinmesi dileğimle…
Kaynakça:
- ECZAK Özdeğerlendirme Raporu, Anadolu Üniversitesi Eczacılık Fakültesi, Ekim 2014.
- Eğitim Bilimine Giriş, Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi Yayını, Eskişehir, Temmuz 2008.
- https://www.akademikpersonel.org/doktora-egitimi/29416-doktorayi-bitirebilmek-icin-formasyon-eg itimi-almak-sart-midir.html
Tüm Sosyoloji içeriklerimize buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.